İran “Devrim Önderi (Rehberi İngilab)” Ayetullah Hamaney, her zamanki gibi konuşacağı sahnede yerini almıştı. İki yanında İran bayrağı, arkada duvarda devrimin ilk önderi Humeyni’nin bir resmi olurdu. Bu sefer dört bir yanında ayakta duran korumalar dikkat çekiyordu. Salonda ise, haremlik-selamlığa riayet edilerek kadınlar ve erkekler ikiye bölünmüş bir şekilde yerini almışlardı.
“Önder” önemli bir açıklama yapacaktı. Ülkenin Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin seyahat ettiği helikopterin zorunlu ve sert iniş yaptığı haberleri geliyordu.
“Bugün ikindi vakti ülkemizin cumhurbaşkanı ve beraberindekilerin yaşadığı kazaya işaret etmek isterim” diye başladı ve herkesten ülkenin cumhurbaşkanı için dualarını eksik etmemelerini istedi. Konuşmasındaki en önemli cümlesi “Aziz milletimiz endişe etmesin, ülkenin işlerinin işleyişinde hiçbir aksaklık yaşanmayacaktır” oldu ki birçok gözlemci onun, henüz İran Cumhurbaşkanının ölümü ilan edilmemesine rağmen, Reisi’nin ölümünü bildiğine yordu.
19 Mayıs Pazar günü ikindi saatlerinde önce İran Başkanı Reisi’yi taşıyan helikopterin kaybolduğu ve daha sonra da zorunlu iniş yaptığı bilgisi yansıdı ajanslara.
Komşu Azerbaycan Başkanı Aliyev ile sınırda iki baraj açılışına katılan Reisi, Ermenistan yanlısı geleneksel İran politikası geçmişine rağmen oldukça sıcak mesajlar vermişti Azerbaycan ile ilgili. “Bizim ilişkimiz komşuluktan öte” demişti. Tebriz’e dönüş yolunda helikopterinin aniden radardan kaybolması uluslararası bir heyecan oluşturdu. Öyle ya İsrail ile ilişkiler gergindi ve akla her tür ihtimal geliyordu. Kafalar karışıktı.
Bu kafa karışıklığında, İran yönetiminin bilgi sağlanmasında şeffaf olmaması ve çelişkili bilgilerin büyük rolü vardı. Kaybolan helikopteri arama çalışmalarına Türkiye İHA’sı ‘Akıncı’ da katıldı, canlı yayında milyonlarca kişinin de izlediği aramasını kısa sürede neticelendirdi ve İranlı yetkililere koordinat vererek ülkeye döndü. Akıncı görev dönüşü Van Gölü üzerinde bir “Hilal ve yıldız” yapmayı unutmamıştı.
Daha sonra İranlı yetkililer ‘Akıncı’nın Reisi’nin helikopterinin düştüğü yeri dakik olarak bilemediğini enkazı İran SİHA’larının bulduğunu öne sürecekti.
Belki teknik kaza, belki sabotaj, belki de dışarıdan müdahale, Reisi’nin helikopterine ne olduğu belki de hiç çözülemeyecek, ancak, bunda İran yönetiminin verdiği çelişkili bilgilerin rolü büyük.
Konu ile ilgili gündeme getirilen bir iki iddiayı serdetmek istiyorum. Reisi’nin Tebriz’e doğru yola çıkarken iki motorlu helikopterden tek motorlu helikoptere bindirildiği iddiaları var. Bu, düz baktığımızda güvenlik ya da teknik amaçlı olabilir. Böyle ise iki durumda da işe yaramamış gözüküyor. Eğer farklı bir amaçla değiştirilmiş ise hedefe varıldığı anlaşılıyor.
Bir başka ve daha önemli iddia ise ülkenin Devrim Önderini seçen Uzmanlar Meclisi’nde, helikopterin düştüğü günün sonrasında başkanlık seçimleri yapılacak olması ve meclisin başkan yardımcılığını uhdesinde bulunduran Reisi’nin başkanlık için en güçlü aday olması. Ancak hayatını kaybetmesi ile birlikte Reisi, her tür denklemin dışında kaldı ya da bırakıldı.
İran devlet başkanının helikopterinin kaybolması ve arama – kurtarma faaliyetleri esnasında İran’ın zaafının ortaya çıktığı ve uluslararası sahnede prestijinin yara aldığını belirtmek gerekiyor. Belki de bu yüzden Akıncı’nın helikopterin kaza yerinin bulunmasındaki rolünü inkâr yoluna gidiyorlar.
Burada, İran devrim sonrası sürecinin üst düzey yetkililere suikastlarla dolu olduğunu hatırlamamız gerekiyor.
Devrimin başlarında Ayetullah Humeyni’ye yönelik başarısız hava kuvvetleri girişimi yanında, o dönem Humeyni’den sonra en güçlü isim olan Ayetullah Behişti ile birlikte yetmişten fazla bakan, milletvekili üst düzey bürokratın Cumhuriyi İslami Parti merkezinde bombalanarak öldürülmesi, Devrim’in seçkin beyinlerinden Ayetullah Murteza Mutahhari’nin suikasta kurban gitmesi, mevcut Devrim Lideri Hamaney’in iki başarısız suikasta uğraması, ülke cumhurbaşkanlarından Haşimi Rafsancani’nin suikasttan ağır yaralı kurtulması, ülkeden kaçmak zorunda kalan devrimin ilk cumhurbaşkanı Beni Sadr’ın yerine cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Ali Recai ve Başbakanı Cevad Bahüner’in başbakanlıkta bombalı saldırıda hayatlarını kaybetmeleri gibi birçok örnek verebiliriz.
Suikasta kurban giden birçok bilim adamı zaten bir bahsi diğerdir.
Reisi’ye yeniden dönecek olursak, bir yerde kariyerini İran İslam Cumhuriyetinde oluşturmuş bir şahsiyettir. Yargıdan gelmekte ve adeta Hamaney’den sonra “Devrim Önderliği” için hazırlanmaktaydı.
Savcılıktan İran Yargı Erki Başkanlığına kadar yükselmiş, 2017 seçimlerinde kaybettiği cumhurbaşkanlığı yarışını 2021’de önde göğüslemiş ve ülkenin cumhurbaşkanı olmuştur.
Şu da var ki, cumhurbaşkanı olurken önemli bir bagajı ile birlikte gelmiştir.
Devrim sürecinde birlikte hareket etmekle birlikte, Şah devrildikten kısa bir süre sonra yönetim, Mesud Recevi liderliğindeki Halkın Mücahitleri Örgütü (Sazmanı Mücahidini Halkı İran) ile anlaşmazlığa düşmüş ve iki taraf birbirleriyle kanlı bir hesaplaşmaya girişmiştir. HMÖ birçok yüksek profilli suikast eylemine imza atmıştır. Daha sonra lider kadrosu yurt dışına çıkan örgüt hem içeride ve hem de dışarıda mücadelesini sürdürmüştür.
Bir müddet Fransa’da barınan HMÖ lider kadrosu, daha sonra Fransa’nın sınır dışı etmesi neticesinde, İran’la savaşta olan Irak’a gitmiş ve orada sınır bölgesinde üstlenmiş, Saddam’ın da desteği ile tanklı toplu bir ordu oluşturmuştur.
İran 18 Temmuz 1988’de BM Güvenlik Konseyinin 598 No’lu kararını kabul ettiğini duyurup Irak’la ateşkesi kabul etmiş ama Irak’ta üslenmiş HMÖ birkaç gün sonra ordusu ile İran’a girmiştir. Ancak İran Ordusu tarafından kısa sürede hezimete uğratılmıştır.
HMÖ’nün bu operasyonu örgütün İran hapishanelerindeki binlerce taraftarının da bir yerde sonunu hazırlamıştır. Humeyni tarafından ‘mürted’ ve ‘muharip’ düşman olarak nitelenen hapisteki HMÖ taraftarları ve bazı sol tandanslı örgüt mensupları İran yönetimi tarafından oluşturulan ve muhalifler tarafından ‘Ölüm Heyetleri” olarak nitelenen heyetler üzerinden tövbe edip etmedikleri hususunda yeniden yargılanmış. O dönem Humeyni’nin halefi durumunda bulunan ama bu uygulamalara açıkça karşı çıkan Ayetullah Hüseyin Ali Muntazıri’nin verdiği rakamlara göre 2800-3800 civarında, muhaliflerin yayınladığı isim listesine göre 4481 mahkum idam edilmişlerdir.
İran yönetimi konu ve detaylarıyla ilgili bilgi vermekten kaçınmaktadır. Ayetullah Muntazıri’nin açıklamaları konuya bir nebze açıklık sağlamaktadır. Muntazıri bu idamları “İslam Cumhuriyeti tarihinin en büyük suçu” olarak nitelemektedir.
Reisi işte bu heyetlerin bir uzvudur ve dolayısıyla muhalefet tarafından elinde birlerce insanın kanı olmakla suçlanmaktadır.
Reisi döneminin Devrim Önderi ile tam bir uyum dönemi olduğunu zikretmekte fayda var.
İran’da, iç politikada belki de Reisi uranyum zenginleştirme ve atom bombası eşiğinin aşılmasını sağlamada önemli bir figür olarak anılacaktır.
Dış politikada ise Çin’in arabuluculuğuyla Suudi Arabistan’la normalleşme süreci olumlu icraatları hanesine yazılacaktır. İsrail ile yüzeysel de olsa, İran’ın restleşmesi de Reisi ile birlikte anılacaktır.
Öncelikle, cumhurbaşkanın hayatını kaybetmesinin, ‘Devrim Önderi’nin tüm yetkileri uhdesinde bulundurmasından dolayı Hamaney’in de belirttiği gibi İran’da rejimin gidişatında bir aksama olmayacağını belirtmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanacak olan ancak, önceki reformist cumhurbaşkanları döneminde olduğu gibi, kısmi uyum sorunu olabilir.
Reisi’nin hayatını kaybetmesi sonrasında iki temel konu var.
Birisi Reisi’nin yerine yeni bir cumhurbaşkanı seçmek.
Diğer ve daha önemlisi ve İran İslam Devriminin ‘Hattı İmam’ olarak nitelendirilen ‘İmamın Çizgisi’ üzerinde sürdürülebilmesi için Hamaney’in halefinin belirlenmesi.
Birinci konunun çözümü kolay: Yeni cumhurbaşkanının seçim tarihi 28 Haziran 2024 olarak belirlendi ve ‘Gözetim Şurasının’ (Şurayı Nigehban) filtresinden başarı ile geçen birisi reformist, kalanları çeşitli seviyelerde muhafazakâr 6 aday yarışacak. Muhafazakâr oyların bölünmesinden dolayı reformist adayın ilk turda işi bitirmesi gerekir. Aksi takdirde ikinci turda birleşecek olan muhafazakâr oylar reformist adaya seçimi kaybettirir. Ayrıca, ‘Önder’den gelecek bir işaret muhafazakâr tarafta bir aday lehine seçimlerden çekilmeyi getirecektir. Her hâlükârda yeni seçilecek cumhurbaşkanının ancak Hamaney ile uyumunun derecesi değişecektir.
İkinci konu ise daha çetrefilli ve özü itibari ile Velayeti Fakih yönetimini kökten etkileyebilecek bir potansiyele sahiptir. Dolayısıyla, muhafazakârlar arasında asıl çekişme burada yaşanacaktır. Reis’inin bu çekişmelerin kurbanı olduğunu savunan birçok iddiaya ortaya atılmaktadır.
Dolayısıyla, Hamaney’in vefatından önce bir halef belirlenip, açıklanması yeni ‘Devrim Önderi’ne yönetimini perçinlemede zaman kazandıracaktır. Halefin Hamaney’in vefatı sonrasına bırakılması ise iç kargaşa riski taşımaktadır.
Ama her durumda, zaten durumu kontrolünde tutan “Devrim Muhafızları” karlı çıkacak ve acemi ‘Önder’e karşı zemin kazanacak gibi gözüküyor.
Ayetullah Humeyni İran’da siyasi devrim yaptığı gibi, Velayeti Fakih Yönetimi’ni getirerek Şii mezhebinde de devrim yapmıştır. Bazı Şia önde gelen uleması tarafından eleştirilse de Ayetullah Humeyni’nin kurduğu sistem İslam’ın Şia geleneği içerisindeki ve özellikle de 12 İmam yönelişi içerisinde fıkhî ve tarihsel bir boşluğu doldurmuştur.
12 İmam anlayışına ve inancına göre Peygamber’den sonra din ve halkın yönetimi tesadüflere bırakılamazdı ve dolayısıyla Peygamber’den sonra İmamların Peygamber’in yerine geçmesi gerekirdi. Dolayısıyla Şii âlimler imamların seçimini vahye dayandırır ve onları masum görürler.
Şii inancına göre Mehdi olarak nitelenen 12. İmam önce “gaybeti sugra (kısa gizlilik”) dönemine, daha sonra ise ne zaman biteceği belirsiz “gaybeti kübra (uzun gizlilik)” dönemine girmiş ve dünya zulümle dolduğunda dünyayı adaletle doldurmak üzere geri dönecektir.
Mehdi’yi beklemenin hükümet etme yönünde ulema içerisinde donukluk ve hareket kısıtlaması oluşturduğunun farkında olan Ayetullah Humeyni bu durumu bozacak, Mehdi beklenirken devlete sahip olunması durumundaki velayet ya da temsil boşluğunu dolduracak “Velayeti Fakih” olarak nitelediği siyasi bir teori ve de İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasından bu tarafa bir pratik ortaya koymuştur. Bu durum anayasal olarak da perçinlenmiştir. Bu makamı deruhte edecekler için ‘fakihlik’, adalet ve yönetim becerisi bir şart haline getirilmiştir.
Velayeti Fakih Makamına seçilenler ömür boyu o makamı doldurur ve dini, siyasi, askeri, ekonomik tüm yetkilerini uhdesinde taşırlar. Velayeti Fakih makamına ilk oturan Ayetullah Humeyni birinci ve ikincisi ise halen görevde olan Ayetullah Hamaney’dir.
Kalp cerrahı, halen milletvekili, ikinci Hatemi hükümetinde sağlık bakanlığı yaptı, daha önce bir adaylık başvurusu kabul edilmedi, reformist olarak biliniyor
Fıkıh alanında doktora sahibi, Ahmedinecat birinci döneminde İçişleri Bakanı, Ruhani’nin birinci döneminde Adalet Bakanı. Ilımlı muhafazakâr.
İran Milli Güvenlik Konseyi sekreterliği yaptı, Batılılarla nükleer müzakerelerde heyet başkanlığı yaptı, iki kez cumhurbaşkanlığı yarışına katıldı, birisinde başarılı olamadı, diğerinde Reisi Ruhani’ye kaybettiği seçimlerde Reisi lehine yarıştan çekildi. Muhafazakar.
Nükleer Tıp alanında doktora sahibi, 2021’den bu yana Tahran Belediye Başkanı, 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu ama İbrahim Reisi lehine adaylıktan çekildi. Tanınmış mufazakar siyasetçilerden.
KBB uzman doktor, halen cumhurbaşkanı yardımcısı, dört dönem milletvekilliği ve bir dönem meclis başkan vekilliği yaptı. 2021 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday oldu ve dördüncü sırada bitirdi. Muhafazakâr.
İran Meclis Başkanı, üç cumhurbaşkanlığı yarışına katıldı, 2017’de Reisi lehine yarıştan çekildi. Eski Tahran Belediye Başkanı, Eski İran Polis Teşkilatı Başkanı ve Eski İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı. Muhafazakâr.